27 Kasım 2013

İnsan çok mutluyken aynı anda çok mutsuz olabilir mi?


Babacığım...Ben lise son sınıftaydım, üniversite sınavına hazırlanıyordum kanser teşhisi konulduğunda. Odama kapanıp deliler gibi ağlamıştım. En yakın dostum Nihan yanımdaydı, bana destek olmaya çalışıyordu. Kapı tıklandı, babam girdi odama, yanıma oturup bana sarıldı ve ''Burcu'cuğum, kızım ağlayacak bir şey yok ki, bak ben buradayım, gayet iyiyim, bağırsağımdaki kanserli kısmı kesip iki ucunu birleştirecekler, olacak bitecek'' diyerek moral verdi bana. Gerçekten de öyle oldu. Zaten babam ben kendimi bildim bileli hiç hasta olmazdı, her zaman güçlü, kuvvetli, güleryüzlü, sevecen bir adamdı. O ameliyattan sonra 5 sene boyunca hastalıksız sayılabilecek bir hayat geçirdik. Kontrole gidiyor, sonuçlar iyi çıkıyor, çok mutlu oluyorduk. 12 yıl geçti, bu süreçte ameliyatlar, kemoterapiler, ufak tefek operasyonlar, bazen aylarca hastaneye gidilmeden mutlu mesut geçirilen günler, bazen o doktor senin bu doktor benim gezilen günler...
En çok istediği şey benim evlenmem ve torununun olmasıydı. Öyle bir çocuk sevgisi vardı ki onda, anlata anlata bitiremem...Aslında bu 12 seneye genel bir baktığımda o kadar güzel geçmiş ki, hep babamın, ailemin, hep birlikte olmanın kıymetini bilerek, yanından her ayrılışımda yanaklarından arka arkaya 3 kez öperek, her gece dualarımda ona ve hepimize sağlık dileyerek..Zaten hasta gibi değildi babam, turp gibiydi, her sorana ''iyiyim,iyiyim'' diye cevap verirdi. ''Çok şükür iyiyim..''

15 Eylül 2013 tarihinde hamile olduğumu çok sürpriz bir şekilde öğrendik eşimle. Bazı sağlık problemlerim nedeniyle bu kadar çabuk olacağını hiç beklemiyorduk, doktorum rutin muayenem sırasında ''hamilesin'' diye çığlık attığında eşim dışarıda muayenemin bitmesini bekliyordu. Hemşire hemen içeri çağırdı, yaşlı gözlerimle ''hamileyim'' dedim, onunda gözleri yaşlı, sarıldık.. Aklıma gelen ilk şey babamdı, dede olacaktı, duyunca kimbilir nasıl sevinecekti. Haberi vermek için tüm ailenin bir arada olacağı akşam saatini beklemek beni benden aldı, yerimde duramıyordum, heyecandan mideme bulantılar giriyordu.. Çantamdan çıkarttığım ultrason çıktısına babam anlamsız gözlerle bakarken annem çoktan sevinçle ayağa fırlayıp boynuma sarılmıştı. ''Torunumuz geliyor'' dedi babama dönüp, o anda o koskoca babam iki elini yüzüne kapatarak ağlamaya başlamıştı. İlk defa onu ağlarken görmüştüm, hala gözümün önünde, sarıldk, ağlaştık, gülüştük, sevindik..

Çok rahat bir hamilelik geçirdim diyebilirim, mide bulantım, ağrım, sızım olmadı çok şükür. Ama babamın çok ağrıları vardı. İlk başlarda farketmemiştik, başka bir yerine sıçramış olabileceğine inanmak istemiyorduk, hep iyi düşünüyorduk. Ama uzun araştırmalar sonucu belli oldu, omuriliğine sıçramıştı, bu kez çok sinirlenmişti babam ''bu sefer sırtımdan vurdu şerefsiz'' demişti. Halbuki şimdiye kadar resmen hastalığı ile dalga geçmişti. O ilk ameliyatından önce 6 ay ömür biçen doktora inat senelerdir dimdik ayaktaydı (tabii doktor bunu babama değil anneme söyleyerek, bizlere de söyleyemeyen annemin kendi içinde kahrolmasına sebep olmuştu). Babam hep şöyle derdi ''zaten zamanı gediğinde hepimiz öleceğiz, ben bu hastalıkla sonuna kadar savaşırım ama bir gün o kazanırsa da yapacak bir şey yok''..

Doğumuma 1 ay kala babam da ameliyat olmaya karar verdi, daha doğrusu mecburdu. Çünkü tümör sinirlerine baskı yaptığı için yürüme zorluğu çekmeye başlamıştı. Bu hiç babama göre değildi, o kimseye yük olmayı istemezdi, kemoterapi aldığının 3.gününde işine giderdi, işi olmasa bile iş yaratırdı kendine mutlaka, hiç boş durmazdı.

Doğumumu sezaryen yapacaktım, doktorum ''18 Nisan'' tarihini verdiğinde eşimle göz göze geldik, 9 sene önce bu tarihte ellerimiz birleşmişti, çok özel bir tarihti bizim için. Söylediğimizde bu tesadüfe doktorumun bile tüyleri diken diken oldu. Doktordan çıkar çıkmaz aradım babamı, sevinç çığlıkları eşliğinde konuştuk, ''o zamana kadar çıkmış olur musun hastaneden'' diye sordum, ''yetişirim yetişirim sen merak etme'' dedi, ''inşallah iyileşmiş olurum o zamana kadar''. Hastaneden ameliyatını bekliyordu bu konuşmayı yaptığımız zaman. Ameliyatı gayet iyi geçmişti, doktorlar ellerinden geldiğince temizlediklerini, bundan sonrasının onun elinde olduğunu söylemişlerdi. Ameliyat süresince evde nasıl beklediğimi bir ben, bir Allah bir de karnımdaki Rüzgar'ım bilir. İlk gece yoğun bakımdan sonra 2.gün normal odaya çıkmıştı, ağrıları vardı ama çıkmıştı ameliyattan, iyiydi, çok mutluyduk. Ertesi gün yanındaydım babamın. O halsiz haliyle bana ''kızım, yanına Nezahat anneni (kayınvalidem) çağır, bir daha da hastaneye gelme, çok az kaldı doğumuna'' dedi. O akşam babamı son görüşüm olacağını bilsem eve gelirmiydim hiç...
Doğumuma 5 gün kala gecenin bir yarısı telefon çalıyordu, ama benim değil eşimin, Hakan'ımın telefonu. Annem ağlayarak babamın nefes alırken güçlük çektiğini anlatıyordu. Hakan'ım ne yapacağını bilemedi, ''hayatım sakin olacağına söz verirsen hemen gideyim, her an seni arayıp haber vereceğim'' dedi. ''Çabuk git'' dedim. Hakan'ım herşeyi olduğu gibi anlatırdı bana, hiç yumuşatmadan, gerçek haliyle..Gitti, dudaklarımda bir saniye bile durmadan dualar, gözlerim yaşlı, ellerim karnımda, evde tüm odaları tek tek geziyorum. Hakan'ım yoldan arıyor, ellerim titriyor telefonu açarken, bebeğimin etkilenmemesi lazım, onu üzemem, derin nefesler alıyorum. Haber geliyor, yoğun bakıma alıp makineye bağlamışlar babacığımı, solunumuna yardımcı olmak içinmiş, ameliyat sonrası olabilecek bir şeymiş''. İçime biraz olsun su serpilmişti...

Derken 18 Nisan geldi, babacığım halen yoğunbakımda, annem, kardeşim, Hakan'ım, amcam, halam dönüşümlü olarak kalıyorlar babacığımın yanında, uyuyor, uyutuyorlar, uyanırsa acı çekermiş, arada kan gerekiyor, tüm dostlarımız seferber oluyor...Annem babamla konuşuyor sürekli, doğumuma kaç gün kaldığını söylüyor her gün..Doğum yaptığım günü ayrıca anlatacağım tabi. O gün hepimiz benim doğum yapacağım hastanedeyiz, beni ameliyathaneye götürüyorlar, hepimiz hem çok heyecanlı, hem çok mutlu, hem de çok buruğuz, içimiz yanıyor bir yandan, babam başka bir hastanede..Dokunsan ağlıyoruz..

Ameliyathaneye götürüyorlar beni, deliler gibi dua ediyorum uyutulana kadar, ''Allah'ım oğlumu sağ salim kucağıma alayım, sağlığı sıhhati yerinde olsun, babacığıma torununu görmeyi nasip eyle...'' Uyandım, o muhteşem kokulu mucizem, Rüzgar'ım kucağımdaydı, ağladım, ağladım.. Çok mutluydum, ama sürekli ağlıyordum, arada o minicik elleri, güzeller güzeli küçücük suratı görüp gözyaşlarımın arasından gülüyordum. Kardeşim Rüzgar'ın ilk ağlama sesini kaydetti, ardından babamın yanına gidip ona dinletti Rüzgar'ımın sesini. O sırada babamın düşük olan vücut ısısı yükselmiş, parmağını oynatmış...

Rüzgar 5 günlüktü...Sabah saat 05.00, Hakan'ım gece uçuşundan gelmiş, salondayız, kayınvalidem yanımda, ben Rüzgar'ımı emziriyorum, telefon çalıyor..........

Hakan'ım salondan çıkıp konuştu, geri geldiğinde ben çoktan ağlamaya başlamıştım, sadece gözlerime baktı sevgilim, ''babacığım, babacığım, ahhh babacığımm...'' diyordum sadece, Rüzgar'ım göğsümde, Hakan'ıma sarıldım, gerisi boş...

Sonrasında çok karışık geçen günler.. Rüzgar'ıma daha çok bağlandım, kelimelere, satırlara sığdırmanın mümkün olamayacağı duygular..

Gözlerim her daim yaşarıyor, boğazımda kitlenip kalıyor bir şeyler, her anımda babam benimle, bir eli hep omuzumda, diğer eli de Rüzgar'ımın üzerinde...Babam Rüzgar'ımın koruyucu meleği, hep görüyor bizi, her daim yanımızda, ben öyle olduğunu düşünmek istiyorum. Anneciğimi bıraktı bize, Rüzgar ona, bize hayat versin, neşe versin, hayata bağlasın istedi. ''Babama bir şey olursa ben yaşayamam'' diyen bana da ''öyle bir yaşarsın ki'' dedi....

Canım babacığım mekanın cennet olsun...

Seni son nefesine kadar sevecek olan kızın, güzelin, Burcucuğun...






3 yorum:

  1. Burcucugum...Sozun bittigi yerdeyim.Gozyaslari icinde yazini okudum.Neler hissedebildigini tahmin etmem imkansiz.Allah geride kalanlariniza saglik ve huzur versin.Babani kaybetmenin acisini biliyorum ki yureginden cikartman imkansiz.Ama biricik oglun Ruzgar'dan destek al ve hayata dort elle saril.Her zaman sevdiklerinin ve sevilmenin kiymetini herkesten daha iyi biliyorsun suan.Allah'tan yureginizdeki eksikligi hafifletmesini dilerim.Baban yaninizda olmasa da,sizleri gokyuzunden hep seyrediyor,buna inan.Ailene selamlar,sevgiler.Yanaklarinizdan operim.

    YanıtlaSil
  2. Burcum gözyaşlarıma hakim olamadım, o günleri yeniden yaşadım, içim yandı okurken. Rüzgar'ımız onun bize emaneti, mekanı cennet olsun canım Kazım amcam...

    YanıtlaSil
  3. Canım benim.. Ben uzun zamandır kendi blogum dahil hiçbir bloga bakmaz olmuştum, taa ki bugün senin bana bıraktığın yorumdan sonra bloguna bakana kadar.. Rüzgarın doğumunu okurken ağlıyordum ki, üstüne bir de bunları okumam beni çok çok duygulandırdı.. Hayat gerçekten çok garip.. Bir yandan en değerlilerinden birini kaybettiğine üzülürken, diğer yandan yepyeni ve bambaşka bir değer katıyor sana.. Keşke babacığın da olsaydı, torununu kucağına alıp kokusunu içine doya doya çekebilseydi.. Belki bunu o yapamadı ama, sen her Rüzgar'ın kokusunu içine çektiğinde, baban için de derin bir nefes çek ve babam için de..

    YanıtlaSil